MODA; Sağlıklı Beslenme

Beslenmenin de modası mı olurmuş? Demeyin, oluyor.

Amerika’da 1950’lı yıllarda Fast Food akımı başlamıştı. Peki fast food neydi? Fast Food;kısa sürede hazırlanan ve seyyar satıcılarda, büfelerde ve restoranlarda hemen tüketmek veya paket yapılmak üzere satışa sunulan yiyecek demektir. 

Hızla büyüyen şehirler, hızla artan popülasyon, metropolitan yaşamların bizi getirdiği noktada yardımımıza Fast Food koşuyordu. Tüm isteklerimize cevap oluyordu!! 

Acelem var hızla yemek yemeliyim  –>         Fast Food  

Vaktim yok misafirim gelecek yemek almalıyım –>         Fast Food

Çocuğum yemek yemiyor    –>      Fast Food

Tatildeyim    –>     Fast Food 

Çok acıktım ve bir yere yetişmem gerek   –>       Fast Food …. v.s    

Çok cazip tekliflerle karsımıza çıkıyordu; 1tl ye yanındaki tüm ekstralar artıyordu, oldukça doyurucuydu, bir suru seçeneği vardı, hediye veriyordu… Kısacası hem göze, hem cebe, hem de damağa hitap ediyordu. 

Yedikce yiyor, yedikce sisiyorduk!

Buna ragmen kendimizi durduramiyorduk “Mono Sodyum Glutamat-MSG : E621”

MSG; doğal olarak en fazla ortaya çıkan esansiyel olmayan amino asitlerden biri olan glutamik asidin sodyum tuzudur. A.B.D.Gıda ve İlaç Dairesi MSG’yiGenellikle Güvenli Kabul Edilir (GRAS) olarak sınıflandırırken Avrupa Birliği de gıda katkı maddesi olarak sınıflandırmıştır. Endüstriyel gıda üreticileri, MSG’yi aroma artırıcı olarak kullanmaktadır ve bagimlilik yapmaktadir. 

Fast food besinler genel olarak saglikli pisirme yontemelerinden uzak ve diger besinlere gore  besinsel degeri cok dusuk olan besinlerdir. Genel olarak kizartma yontemi kullanilmaktadir.

Sağlıklı yeme bilincinin yerleşmeye başlaması ile birlikte fast food kavramı zaman içinde “zararlı gıda” kavramı ile özdeşleşmiştir. Pek çok fast food türünün besin değerinin düşük, kalori oranının yüksek oluşu, bol miktarda tuz veya şeker içermesi, hayvansal kaynaklı doymamış yağ asitleri ve renklendirici gibi katkı maddeleri içermesi, aşırı tüketiminin yüksek tansiyon, osteoporoz ve obezite gibi hastalıklara yakalanma riskini artırması, özellikle sokakta satılan bazı yiyeceklerin hijyenik olmayan koşullarda hazırlanması gibi nedenlerle zararlı bir beslenme biçimi olarak kabul edilmektedir.

Yapılan araştırmalarda gelişen dünyaya karşılık insan sağlığını tehdit eden ve tüm kronik hastalıkların (kardiyo vaskuler hastalıklar, diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kanser… vb) temelini oluşturan OBEZITE’nin arttığı gözlendi.

Bunun üzerine ne yapmalıyız? Neyi nasıl ve neyle değiştirmeliyiz? Nasıl bilinçlendirmeliyiz? Soruları uluslararası sağlık personellerinin temel hedefi haline gelmiş bulundu. Savaşmak zorunda olduğumuz çok güçlü bir dünya ekonomisini destekleyen kurumlar ve akımlar diğer yandan ise dünya genelini tehdit eden, yasam kalitesini düşüren sağlık sorunları! Sağlık tehdidinin adı OBEZITE! 

Obezitenin tedavisi BASIT   –>             Sağlıklı Beslenme ve Fiziksel Aktivite 

İşte global duyurular, açıklamalar, araştırmalar, sağlık spotları, eğitimler, reklamlar, etkinlikler, teşvik ve özendirici etkinliklerden sonra günümüzde Sağlıklı Beslenmek MODA haline gelmeyi basardı. 

Peki Moda haline geldi de o kadar fast fooda karşı biz bu sağlıklı besine nasıl ulaşacağız?

Cevap; Fast Slow Food

Fast Slow Food  konsepti 1986 yılında İtalya’nın Bra kentinde Carlo Petrini tarafından başlatılan hızlı tüketim alışkanlıklarına karşı bir alternatif olarak geliştirilmiştir uluslararası bir harekettir.

Hızlı, ayaküstü beslenme alışkanlığı yerine geleneksel ve yerel yemek ve yeme biçimlerinin özelliklerini korumayı teşvik eden Fast Slow Food hareketi, bunu yaparken besin çeşitliliğine ve sağlıklı pişirme yöntemlerini on plana çıkarmayı hedefler. 

Amaçları; 

  • Yerel biyoçeşitliliği korumak amacıyla tohum bankası oluşturmak ve sürdürmek.
  • Yerel ve geleneksel besin maddelerini korumak ve teşvik etmek
  • tat eğitimini teşvik etmek
  • Tüketicileri fast food ürünlerinin riskine karşı eğitmek
  • Organik çiftçiliği teşvik edici kamuoyu oluşturmak
  • Ürünlere yönelik genetik mühendislik müdahalelerine karşı çıkmak
  • Ürünlerde böcek ilaçlarının kullanımını karşı kamuoyu oluşturmak
  • Öğrenciler ve mahkûmlara bahçıvanlık becerisini kazandırmak

Slow Food,görülen yemek kısmı dışında, aslında bir insan hakları hareketi. Petrini, sadece doymak değil, lezzet almanın da bir insan hakkı olduğunu belirtiyor. Son yayınlanan “İyi, Temiz ve Adil” adlı kitabında yiyeceklerin bu üç karaktere birden sahip olmasının kültürel ve etik unsurları tartışılıyor.

Dünyada Slow Food hareketi hızla yayılmakta ve Slow Food kuruluşları oluşturulmaktadır. 

İtalyanca Citta (Şehir) ve İngilizce Slow (Yavaş) kelimelerinden oluşan “Cittaslow (sakin şehir)”anlamında kullanılmaktadır. Cittaslow Ağı, küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinlerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek için Slow Foodhareketinden ortaya çıkmış bir kentler birliğidir. konsepti de dünya geneline hızla yayılmaktadır. Ülkemizde Lefke, Yeniboğaziçi ve Mehmetcik yavaş şehir unvanına sahip yerleşim bölgeleridir. 

Kirlettiğimiz doğamızı, kaybettiğimiz değerlerimizi geri kazanma cabasındayız. Kısacası eskiye dönüş var.

  • Azar azar sik sik beslenin
  • Güvenilir ve yerel yerlerden alışveriş yapın
  • Pişirme yöntemlerine dikkat edin
  • Kızartmalardan uzak durum 
  • Şerbetli tatlılardan uzak durum 
  • Yanmış besinleri tüketmeyin
  • Bilimselliği kanıtlanmamış önerileri denemeyin
  • Popüler diyetlerden kaçının
  • Bolca su için 
  • Aktif olun 
  • Arabanızı bir sokak geride bırakın 
  • Yürüyün

Dr. Dyt. Ayşe Okan

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir