Prebiyotik-Probiyotik ve Mikrobiyota Nedir?

Bir organ ya da vücudun bir bölümünde bulunan mikroskobik organizmaların tamamına mikrobiyota adı verimektedir. Deri, ağız, solunum sistemi, üreme sistemi, boşaltım sistemi ve gastrointestinal sistemin dış çevre ile teması bulunan yüzeylerinde mikroorganizmalar mevcuttur. Vücutta, toplam hücre sayısının yaklaşık 10 katı kadar canlı mikroorganizma bulunmaktadır.

Vücudun ikinci beyin olarak da adlandırılan bağırsaklaraynı zamanda en büyük bağışıklık organı olarak kabul edilmektedir. Bağırsakta yaşayan bu canlıların tümüne bağırsak mikrobiyotası adı verilmektedir. Bağırsak mikrobiyotasındaki canlılar çoğunlukla bakteriler olmakla bilrikte çeşitli mantarlar ve virüsler de bulunmaktadır. Bu mikroorganizmların bazıları vücut için yararlı iken bazıları zararlı olabilmektedir. Bu nedenle yararlı ve zararlı mikroorganizmaların dengesi oldukça önemlidir. Mikrooganizmaların en yoğun olduğu kısım ise kalın bağırsaktır. Bağırsakların bağışıklık organı olması ise bu mikroorganizmaların çeşitliliği, türü ve sayısı ile yakından ilişkilidir. Bağırsak mikrobiyotasının temel gelişiminin yaşamın ilk 1000 gününü kapsayan süreçte gerçekleştiği bilinmektedir. Genetik faktörler, doğum şekli ve beslenme bağırsak mikrobiyotasının gelişiminde etkili olduğu bilinenetmenlerdendir. Yapılan çalışmalar normal doğum olarak bilinen vajinal doğum sırasında bebeğin doğum kanalındaki temasının bebek mikrobiyotasınınannenin bağırsak ve vajinal mikrobiyotasına benzer, daha çeşitli mikroorganizmanın yerleşmesini sağlarken sezeryan doğum ile annenin deri mikrobiyotasına benzer mikroorganizma çeşitlerininyerleştiğibildirilmektedir. Ancak bebeğin beslenmesine bağlı olarak 3-4 ay sonra vajinal doğum ve sezeryan doğuma bağlı mikrobiyota farklılıklarının ortadan kalkabildiği bildirilmektedir. Bu noktada yine anne sütü ile beslenmenin önemi ön plana çıkmaktadır. Anne sütü, bağırsak mikrobiyotasındaki yararlı mikroogranizmaların çoğalmasını sağlayan prebiyotik ve probiyotikleriiçermektedir.

 

Prebiyotik nedir?

Sindirim enzimleri tarafından sindirilmeyip bağırsaklarda seçici olarak fermente olabilen, sindirim kanalındaki mikroorganizmaların kompozisyon ve/veya aktivitesini etkileyerek bireyin iyi olma hali ve sağlığı üzerinde olumlu etkileri olan besin bileşenleridir.

Örneğin fruktooligosakkaritler, inulin, galaktooligosakkaritler gibi başta anne sütü olmak üzere enginar, muz, soğan, sarmısak, kuşkonmaz gibi besinlerde bulunan bileşenler diyette yer alan prebiyotiklerdir. Bunlar dışında bazı sebzelerde ve tam tahıllarda bulunan posa türleri de prebiyoik bileşenler olarak kabul edilebilmektedir.

 

Probiyotik nedir?

Yeterli miktarda alındıklarında mikrobiyotanın özelliklerini geliştirerek, sağlığı olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır.Örneğin bifidobacterium, bacteriodetes, lactobacillus gibi kefir, yoğurt ve bu bakterilerin belirli türlerinin eklendiği  probiyotik ürünler diyette yer alan probiyotik besinlerdir.

 

Etiketlerinde probiyotik ürün ve bununla ilgili sağlık beyanının bulunduğu ürünlerde probiyotik bakterilerin miktarı ve türünün, saklama koşullarının mutlaka belirtilmesi gerekmektedir. Probiyotik bakterinin spesifik özelliğine göre eklenmesi gerekli miktar değişkenlik göstermektedir. Probiyotik ürünün beklenen sağlık etkisini gösterebilmesi için eklenen probiyotik bakterilerin saklama sırasında canlılığını koruması oldukça önemlidir. Bu nedenle etiket üzerinde belirtilen saklama koşullarına uyulması oldukça önemlidir.

 

Sinbiyotik nedir?

Hem probiyotik hem de prebiyotikleri içeren ürünlerdir.

 

Anne sütü,oligosakkarit içeriği ile prebiyotik, bifidobakteriler ve laktik asit bakterileri gibi mikroorganizma içeriğiyle probiyotik doğal bir besindir. Aslında doğal sinbiyotik bir besindir. Bu özellikleriyle bebekte doğum sonrası mikrobiyotanın gelişimini sağlanması dolayısıyla bağışıklık sisteminin gelişmesinde oldukça etkili olmaktadır. Bu nedenle hazır bebek besinleri anne sütü bileşimine benzetilmeye çalışılmakta bu amaçla prebiyotik bileşenler olarak anne sütünde bulunduğu bilinen oligosakkaritler ve probiyotik bakterilerhazır bebek besinlere eklenebilmektedir.

 

Son yıllarda yapılan çalışma sonuçlarına göre mikrobiyotadaki dengenin korunması ve desteklenmesi için prebiyotik ve probiyotik besin tüketimi atopi (allerji) ve astım, kolon kanseri, irritabl bağırsak sendromu, antibiyotik nedenli diyare, nekrozitan enterokolit, üriner ve vajinal enfeksiyonlar, çölyak, obezite, tip 1 ve tip 2 diyabet gibi hastalık risklerinin azalmasında önemli bir role sahiptir. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenme önerileri çerçevesinde besinlerin fonksiyonel özelliklerinden yararlanabilmek için prebiyotik, probiyotik içeriği zengin besinlerin tüketilmesi hastalık risklerini azaltıp yaşam kalitesini artmasını sağlayabilmektedir. Bu nedenle özellikle yeni doğan sağlığını doğrudan doğruya etkilediği için kadınların hamilelik öncesi, sırası ve sonrası bebeğin sağlıklı bir mikrobiyotasının gelişebilmesi için prebiyotik ve probiyotik besin tüketimine dikkat etmesi sağlığın temelini oluşturmada etkili olabilmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Ceren Gezer