Güneşin Girmediği Ev !

[vc_row][vc_column][vc_column_text]Son dönemlerde, bilim dünyasının ilgilendiği en önemli konulardan biri olan D vitamini ve sağlık ilişkisi, her geçen gün bu vitaminin insan sağlığını birçok farklı yönde etkilediğini göstermektedir. D vitamininin kemik sağlığı üzerindeki etkieri uzun zamandan beri bilinmektedir. Kemik dokunun korunmasında elzem olan kalsiyum mineralinin emilimi için D vitaminine ihtiyaç duyulmaktadır. Eksikliğinde, başta kemik erimesi olarak da bilinen osteoporoz gibi kemik hastalıkları görülmektedir. Bunların yanı sıra, D vitamini eksikliği römatoid artrit, Alzheimer, kalp-damar hastalıkları, diyabet, MS (multiple skeloroz) gibi hastalıklara zemin oluşturabilmekte, kilo kaybını güçleştirmekte, depresyona sebep olabilmekte, bağışıklık sisteminin baskılanmasıyla enfeksiyonlara yakalanma riskimizi artırabilmektedir.
Yapılan birçok epidemiyolojik, preklinik ve klinik çalışmalarda elde edilen ve her geçen gün artan güçlü veriler, diyet yoluyla alınan düşük D vitamininin, güneş ışığına yetersiz maruziyetin ve/veya düşük serum D vitamini seviyelerinin başta meme, prostat, kolon, pankreas kanserleri olmak üzere bazı kanser türlerinin riskini artırmış olduğu gösterilmiştir. 4 Şubat Dünya Kanser Günü sebebiyle, ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu haline gelen kanser hastalığına dikkat çekmek için bu haftaki yazımızda D vitamini ve kanser ilişkisini ele almak istedik.

D vitamini ve Kanser İlişkisi
D vitamini ile kanserden korunma arasındaki ilişkiye dikkat çeken ilk insan çalışması 1980’de Garland ve arkadaşının yapmış olduğu, güneş ışığına daha çok maruz kalan veya daha düşük rakımlarda yaşayan popülasyonlarda kolon kanseri görülme sıklığının daha düşük olduğunu gösteren çalışmadır. 1992’de Hanchette ve arkadaşının yapmış olduğu bir çalışmada da benzer bir şekilde güneşin daha yoğun olduğu bölgelerde yaşayan insanlarda düşük prostat kanseri riski olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmalardan sonra güneş ışığına maruziyetin ciltte D vitamini sentezine yol açtığı bilindiğinden, D vitamininin kansere karşı koruyucu olabileceği fikri ortaya atılmış ve bu konuda daha fazla çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Yapılan çeşitli çalışmalarda, kandaki D vitamini seviyelerinin düşmesiyle kanser riskinin arttığı gösterilmiştir. Ayrıca yapılan klinik çalışmalarda, yeni kanser tanısı almış bireylerin kandaki D vitamini seviyelerinin düşük olması durumunda yapılan D vitamini takviyesinin, bağışıklık sisteminde pozitif gelişime sebep olduğu, bu durumun da kanserin tedavisinde yaşanabilecek yan etkilerin azaltılmasında ve hastalığın iyileşmesinde etkili olacağı düşünülmektedir.
Her geçen gün artan veriler ışığında, bilim dünyası konuyu farklı bakış açılarıyla ele almaya devam etmektedir. Kıbrıs gibi güneş ışığının 4 mevsim var olduğu Birleşik Arap Emirlikleri’nde yapılan çalışmalarda bireylerin düşük D vitamini seviyelerine sahip olduğu görülmektedir. Başta bu durumun kapalı giyinmeden ve diyet yoluyla yetersiz D vitamini alımından kaynaklandığı düşünülse de daha sonra sadece kadınlarda değil, benzer durumun erkeklerde de görülmesiyle genetik çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Genlerimizde meydana gelen bir takım değişikliklerin (polimorfizmler) bu durumdan sorumlu olabileceği düşünülmektedir. Yakın bir zamanda, değerli Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Umut Maraşuna, Kuzey Kıbrıs’taki D vitamini eksikliğinin dikkat çekici boyutlara ulaştığını dile getirmiş ve henüz adada konuyla ilgili yapılan bilimsel bir araştırma olmadığından net bir şey söylemenin mümkün olmadığını eklemişti. Önümüzdeki senelerde konuyla ilgili çalışmaların tamamlanacağını ve sizlerle detaylı sonuçları paylaşacağımızı ümit ediyorum. Toplum bazında herhangi bir gen polimorfizmi olup olmadığı netleşinceye kadar D vitamini seviyelerimizin ne durumda olduğunu ve besinsel kaynaklarının neler olduğunu öğrenerek, diyetimizi ve yaşam tarzımızı düzenleyebilmek sizlerin elinde.
[/vc_column_text][vc_empty_space height=”35″][mkdf_blockquote text=”Güneşin girmediği eve doktor girer” atasözü D vitamini için söylenmiş olabilir mi?”][vc_empty_space height=”20″]

[vc_column_text]

D vitamini kaynakları nelerdir?
Doğal yollarla D vitamini içeren besin kaynakları başta somon, ton ve uskumru gibi yağlı balıklar olsa da oldukça sınırlıdır. Az miktarda karaciğerde, peynirde, yumurta sarısında ve mantarlarda bulunmaktadır. İngiltere gibi bazı gelişmiş ülkelerde, sağlık konularında geliştirilen devlet politikalarıyla paralel şekilde süt ve süt ürünleri, portakal suyu, kahvaltılık gevrekler, bazı tahıl ürünleri ve makarnalar, bebek mamaları ve margarinler gibi, toplum tarafından sıkça tüketilen besinlere zenginleştirme yapılarak D vitamininin besin yoluyla alımının artırılması hedeflenmektedir. Bu yaklaşımlara rağmen, en başarılı beslenme programını uygulasak dahi, günlük almamız gereken D vitaminini sadece besinlerle karşılamamız imkansızdır. Güneşe maruziyet bu noktada oldukça önemlidir. Güneş ışığının derimize direk olarak temas etmesiyle birlikte vücutta D vitamini sentezi başlamaktadır. Böbrek ve karaciğerin de sentez aşamalarına dahil olmasıyla D vitamininin aktif formu üretilmektedir. Bu yüzden günde 15-18 dakika güneşlenmenin, günlük D vitamini ihtiyacımızı karşılamada etkili olacağı önerilmektedir. Uygun saatlerde dışarıda yapılacak bir yürüyüş, çalışma aralarında iş yerinizin bahçesinde vereceğiniz bir kahve molası elbette D vitamini sentezinize katkı sağlayacaktır. Tabi ki dikkat edilmesi gereken bir nokta da Kıbrıs gibi güneş ışığının oldukça yoğun olduğu ülkelerde, tehlikeli sayılabilecek öğle saatlerinde güneşlenmenin pek uygun olmayacağıdır. Güneş ışığına aşırı maruziyetin DNA hasarına yol açtığı bilindiğinden, besinlerin ve besin desteklerinin, bireyin D vitamini seviyelerini artırmada daha güvenilir alternatif bir strateji olabileceği düşünülmektedir. Bu yüzden aynı zamanda kaliteli omega 3 kaynakları olan yağlı balıkları haftada 2 diyetimize yerleştirmemiz hem kalp damar sağlığımızı destekleyecek, hem kaliteli protein almamıza yardımcı olacak, hem de günlük almamız gereken D vitamini miktarına katkı sağlayacaktır.
Hangi durumlarda D vitamini yetersizliği görülür?
Güneşe yeteri kadar maruz kalmama, kapalı giyinme, koyu cilt rengine sahip olma, UV ışınlarından korunmak için kullanılan güneş kremleri, yaşlılık, güneş ışığının az olduğu bölgelerde/ülkelerde yaşama, kronik böbrek ve karaciğer hastalıkları, Çölyak ve Krohn’s hastalıklarının varlığı D vitamini yetersizliğine sebep olan faktörlerdendir. D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğundan, diyetle alınan yağ miktarının yetersiz olması veya yağ emilimini bozacak herhangi bir medikal durumun varlığı, ilaç kullanımı da D vitamini yetersizliğine neden olabilmektedir.

D vitamini seviyemi nasıl öğrenebilirim?
Yapacağınız küçük bir kan analiziyle D vitamini seviyelerinizi öğrenmeniz çok kolay. Serum 25(OH)D seviyelerinizin 35 ng/ml’den düşük olması yetersizliği göstermektedir. Günlük alınması gereken D vitamini miktarı yetişkin bireylerde 600 IU’tir. Ciddi eksiklikler için bir sağlık profesyoneline danışıp piyasada çeşitli şekillerde (ampul, damla) bulunan D vitamini takviyelerinden kullanabilirsiniz. Dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta da D vitamininin vücutta depolanabildiği ve çok yüksek miktarlarda alındığında toksik etkiye sebep olabileceğidir! Mutlaka doktorunuza, diyetisyeninize veya eczacınıza danışmanız önemlidir.
Herkese sağlık dolu günler dilerim.
Uzm. Dyt. Sultan Nazif
info@sultannazif.com

[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir